30 Aralık 2010 Perşembe

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN



En güzel şekilde ifade edilmiş yeni yıl dilek ağacında bana da söyleyecek söz kalmamış...
2011 herkese ŞANS getirsin:)

15 Aralık 2010 Çarşamba

YILBAŞI SÜSLEMELERİ





Yılbaşı gecesi için kendimize ve sevdiklerimize ait programlar yapıp özel kıyafetler hazırlıyoruz hepimiz...peki evimiz de bizim sevdiklerimiz arasında değil mi...gelin onu da süsleyelim bu sene..hemen itiraz etmeyin bu gelenek bizim değil diye...bu sene bu geleneği başlatmak için yeni bir sebep olsun...evimizi sevdiklerimizden ayırmayalım..evimiz de en az bizim kadar canlı...konuşamasa da neler paylaşıyor bizimle bir ömür boyu düşünsenize...evet bu sene yeni yıl önce evimize gelsin...belki uğurlu gelir bu bize ne dersiniz...










18 Kasım 2010 Perşembe

SESSİZLİK YAŞAMLA UYUMMUŞ MEĞER...

''Yaşamla uyum içinde olduğunda göreceksin ki herşeyi doğru zamanda


yapıyorsun. Akışa uyum sağlayabilmek için tek yapman gereken, sessiz

kalıp Benimle direkt temasa ulaşmaktır. O yüzden o huzur ve sükunet

anları senin icin gerçekten çok önemlidir; hatta farkettiğinden çok

daha önemli. Bir müzik aletinin akort edilmiş olarak, notaları

...ayarlanmış ve uyumlu halde kalması gerekir. Sen de bir müzik aleti

gibi, ayarlanmış ve akışa uyumlu halde kalmalısın; ve eğer sükunet

içinde olmaya zaman ayırmazsan bunu gerçekleştiremezsin. Etrafta

koşuştururken bunu yapamazsın; tıpkı bir müzik aletinin çalınırken

akort edilemeyeceği gibi. Sessizliktedir notaların duyulup, yeniden

ayarlanabildiği zaman. Sessizliktedir Benim sakin ve derinden gelen sesimi duyabildiğin an. Ve yapman gerekeni sana işte o zaman Söyleyebilirim…''
 
İÇİMİZDEKİ KAPILARI AÇMAK / EILEEN CADDY'den alıntıdır.
 
Az önce web sayfalarında gezinirken takıldı bu paragraf gözüme ve evet dedim budur benim zaman zaman neden yalnız kalmaya bu kadar hitiyaç duyduğumun açıklaması..
 
Müzik aletinin çalınırken akord edilemeyeceği benzetmesi tam da doğru noktaya temas etmemiş mi cidden...zaman zaman öyle bir koşturma içinde buluyor ki insan kendisini, ne zamanın nasıl akıp gittiğini anlayabiliyor, ne elinden bir bir kaçan fırsatların farkına varabiliyor..sonra dönüp ardına baksan da nafile giden gitmiş oluyor bir kere..
 
Hayat tuhaf bir döngü sadece..bunu kısır bırakıp içinde sıkışıp kalmak da bizim elimizde, hergün yeni birşey ekleyip rengarenk kılmak da..
 

15 Kasım 2010 Pazartesi

GUYA BENIM ICIMDENDI...

SAKAZEN`IN ICINDEN guya blogun adi actigimdan beri icimden gelen neler oldu neler ama yazmaya gucum olmadi bir turlu ben de hep o an bana tercuman olan yazilar paylastim..Gun bugun sanirim...yorgun bir yil gecti..yikti gecti cogu zaman..cok sey ogretti hayata dair..cok sey yitip gitti..olsun kalan saglar bizim oldu dedik..kismet dedik..herseyde bir hayir vardir dedik..hayata sarilmak icin,dimdik ayakta kalip asil gucun bunu basarmak oldugunu once kendime ispat etmem gerekti..sanirim gecti buyuk bir cogunlugu..ya da ramak kaldi bilmiyorum..bircok seyi kaniksadim galiba..fazla da alismamak gerek bazi seylere diyerek yeni ufuklara yelken actim artik...

Yepyeni bir baslangic yaptim...bugun virgilius`un bir yazisinda okudum yeni baslangic yapmanin celiskilerini ama ben cidden yepyeni basladim sifirdan...hayata bakisim bile yeni artik..ailemden ayrilip yeni bir ev kurdum mesela,isimin formatini degistirdim ki bu en can alici nokta benim icin..ne mutlu bana ki kendi isimi yaptigim icin istedigim revizyonlari yapabiliyorum..

Peki bunlar neden onemli simdi gecenin bu yarisinda...onemli cunku hayatimdaki degisimler bana olumlu bir enerji yukledi sanirim..neden mi? son 3 senedir kimseden etkilenmeyi birakin,birinin bana yaklasmasina dahi izin vermiyormusum meger...bugun bir arkadasimla konusurken farkettim...espri konusuydu halbuki durum..kismetin acildi yavrum diyordu...acildi evet..ama kismetim degil, enerjimin onu acildi...simdi bu guzel frekansta kalabilmek ve hem ozel hayatima hem de calisma hayatima butun guzelliklerini yansitabilmek en onemlisi...

ne tuhaf bir dongudur aslinda degil mi?? is ile aski karistirmamak gerek derler..en buyuk yalan da bu sanirim..nasil karismaz arkadasim...sen bir butun degil misin bu hayatta.. molekullere ayrilip evde ayri iste ayri mi kodluyorsun kendini..nasil mumkun ki boyle birsey...ben isimde basariliysam, severek yapiyorsam e guzel de kazaniyorsam bu iliskime de yansir...diger yandan aksi de ayni sekilde...evimde mutlu huzurluysam,kafam karisik cikmiyorsam sabah kapidan,hersey yolunda,keyifle suruyorsa isyerimde huzurla tam konsantre calisip basarili olmaz miyim..olurum tabi ki kim tutar beni...

iste tam da bu nedenle evimde huzuru saglamisken isimi yoluna koymaya baslamisken asklar dizilir kapina..sen de ne oldugunu neden oldugunu anlamaz kalirsin ortalarinda...

cok kafa yormayi sevmem gonul iliskilerine,olacagina varsin isterim,kim ne demis ne yapmis,nerde kalmis,nasil davranmis..bana gore degil bunlar..bogulurum bir kere..hep ayni sorgulamadan..ama bu farkli..bu hayatimin akisiyla ve bendeki degisimle alakali...

artik hersey yoluna mi giriyor ne;)

11 Kasım 2010 Perşembe

ALIŞMA BANA...


















Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..
Bugün varım yarın birden yok olurum..
Dokunma bana,kapanmamış ...yaralarla doluyum..
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun.....
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum..
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim,ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum..
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum..
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni..
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında..Hala minik bir çocuğum..Büyütemezsen kaybolurum...








Rabindranath Tagore

10 Ekim 2010 Pazar

BİR KADINI SEVMEK

Bir kadını sevmek onu gördüğün an görebileceğin en mükemmel güzelliği görmek demektir.
Gözlerin kamaşır hiç olmadığı kadar göz tansiyonun yükselir o an öyle bir his girer ki dünyanın en güzeli karşındadır.
Diğer kadınlar artık bir anlam ifade etmemektedir.


Titreme sarar içini,kelimeler düğüm düğüm sıralanır boğazında.
Ellerinin titremesine hakim olamazsın içinde anlam veremediğin birşeyler olmaya başlar.

Zaman o vakitten itibaren durmuştur.Ne kadar zaman geçtiğini anlayamazsın.

Ona sarılmak ona dokunmak istersin ama bunu yapmayada cesaret edemezsin.



Bir kadını sevmek demek yaşamındaki en büyük başarıyı sağlamak demektir.



Dokunduğun an yanmaya başlarsın.

Titremelerin daha da şiddetlenir.
Kelimeler birbirine girmeye başlar ve sanki zaman durmuştur dünya bulunduğun küçücük odadan veya olduğun çevreden öte biryer değildir.

Dönüyorsundur semazenler gibi ama sen bunun farkında değilsindir dönüşlerin gözlerindedir.
O artık güneş gibidir ve sen gezegenler gibi dönmektesindir tavaf edercesine...



Bir kadını sevmek doğayı sevmek demektir.



Saçları rüzgarla birlikte sallanan buğday başaklarının ahengindedir,
Gözleri geceleri bakmaya doyamadığın yıldızlar gibi parlak ve ulaşılmazdır,
teni yüzlerce arının bir araya gelip oluşturduğu bal kadar mücizevidir
ne kokusunu tanımlayabilirsin nede tadının verdiği lezzeti,
sadece çok tatlı diyebilirsin sadece çok güzel kokuyor diyebilirsin ama bilirsin ki o eşsizdir binlerce çiçeğin özellikleriyle oluşmuştur.



Bir kadını sevmek hayvanlarıda sevmek demektir.



Gülüşünde,sohbetinde bülbülü duyarsın,sarılışında kanguru keseciğindeki güveni,öpüşünde bir anne kuşun yavrusuna verdiği besin gibi sana verdiği sevgiyi hissedersin.Ağladığında bir yunusun döktüğü gözyaşlarını görürsün o engin denizler büyüklüğünce.



Bir kadını sevmek aşık olmak demektir.



Aşık olmaktır Tanrıya ulaşmanın tek yolu.Onun aşkını anlayabilmek onun sevgisiyle yücelebilmektir.

Dokunuşunda arındığını hissetmektir,Öpüşmelerinde ibadet edercesine huzur ve sevgi dolduğunu hissetmektir.Sarılıp uyuduğunda tanrıya teslim olurcasına ölmek demektir.Aslında bir kadını sevmek ölmek demektir,ölüm Tanrıya ulaşmaktır.Her sarılışında bir kez daha ölürsün,teslim olmuşsundur aşk ile ona ve o aşk ile yüceleceksindir ulaşabildiğin en yüce makama.



Bir kadını sevmek onunla bir ömür geçirmek demektir.



Kabullenmektir herşeyiyle,şart koşmaksızın,birşey beklemeksizin sevmektir çünki bilirsin ki o zaten sevmektedir ve bilirsin ki o senin kötü yönlerinide görmezden gelmektedir.Tanrının bağışlayıcılığı gibi affediciliği,korumacılığı onun yaşamında onun yansımasıdır aslında erkeklere.



Br kadını sevmek demek onun sadece tanrıya ait olduğunu bilmek demektir.



Onu sevmen için sana verdiği hisleri,ona hissedebilmeni sağladığı için onu emanet olarak görmek demektir.O en mükemmel özelliklerle yaratıldığında sen kendi varlığından yoksunluğu anlayabilmek demektir.O anne demektir senin hücrelerinle kendi hücrelerini bir araya gelmesi ile,dünyanın en güzel canlısını bir bebeği dünyaya getiren demektir.O çocuğunuda,eşinide tüm canlıları seven demektir.



Bir kadını sevmek Tanrıyı sevmek demektir.



Tüm peygamberleriyle bildirmiştir aslında bize olmamız gerekeni.Seveceksin...

Bencilliğin kolgezdiği günümüzde kimse kimseye birşey vermezken sana sevgisini verdiğini bilmek demektir.

Mükemmel kurgusu ile yaratırken bedenini içine sevgiyi ve aşk'ı neden koyduğunu anlamak demektir.

Kadınları erkeklere erkekleri kadınlara emanet ederken islam peygamberi bir olduğumuzda ne derece bir güce sahip olduğumuzu anlamak demektir...



Bir kadını böyle sevmek bütün olabilmek demektir...



Fani bedenler ancak sevgiyi taşır sonsuzluğa.

Maldan banane mülkten banane sevgim varya,Tanrım var ya,İşte o bana yeter.



Bir kadın herşey demektir ama kadında kadınlığını bilmelidir...



Bir kadını böyle sevebiliyorsanız eğer.Ne mutlu size.



Peki bir erkeği sevmek demek ?



Eğer bir erkek sizi böyle seviyorsa zaten aynanın karşısındasınız demek...





Sevmeniz ve sevilebilmeniz dileğimle...



Aşk'la...

24 Eylül 2010 Cuma

VAR MI ÖYLE BİRİ??

"Sana değer veren biri, verdiği değeri, ilk senden beklemeden..


Bir zaaf olarak görmeden....Şartsız tüm kalbiyle ifade eden…

Ve "benim için değerlisin" diyebilen biri...



"Fikirlerine, duygularına, kararlarına, isteklerine önem veren biri...

...Her zaman ilk ve tek tercihi "siz" olduğunuzu bildiğiniz biri..

Sizden karşılık görmese bile sizi sevebilen biri....

Sizi düşünen, merak eden, ilgilenen.

İhtiyaç duyduğunuzda yanınızda olacağını bildiğiniz biri.."



"Ve bunları herhangi bir karşılık beklemeden sadece "sen" olduğun için yapan biri...

Özel günlerinizde sizi hep anımsayan, aradığında heyecanlandığınız, sizi hep aramasını istediğiniz biri.

Sizin sorunlarınızı kendi sorunuymuş gibi gören ve çözmek için çaba sarf eden biri...



Gözlerinizin her yerde aradığı ama göz göze gelmekten kaçındığınız biri."

Kim "o" ?

Bu yazıyı okurken aklınıza ilk gelen kişi...

Belki de tek kişi…

Bu yazıyı okuduğunda "sizi düşünmesini" istediğiniz.

Düşüneceğine emin olduğunuz kişi… Kim "o" ?



Cevabınız….

"Eğer bir cevabınız yoksa..Üzülmeyin...

Böyle birini bulmak her zaman kolay değildir.



Eğer öyle biri varsa...

ve şu an onunla birlikteysen onu kaybetmemek için elinden geleni yap...

Şu an onunla birlikte değilsen onu kazanmak için elinden geleni yap...

Unutma aslında yaşam düşündüğünden çok kısa."

"Bu kısa yaşamında yer vermek istediğine,

yaşamak istediğine karar vermek...

Belki de yaşamında verebileceğin en önemli karar….



Şimdi yapman gereken bu yazıyı okurken "anımsadığın kişiyi" aramak

ve senin için önemli olduğunu ona hissettirmektir.

Bir telefon, mail ya da bir mesaj için vaktin yok mu ?"



Yoksa…

Yarın çok geç kalmış olabilirsiniz….

Geç kalmayın... Belki de bekliyordur...

20 Eylül 2010 Pazartesi

SANAL MI OLDUK YOKSA??

Hep bir yerlere bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

Hiç vaktiniz yok....... "Fast live" "Fast food" "Fast music" "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler" "in" ler "out" lar...

Buna benzer bir odada şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde yaşamı monitörlerinde arayanlar...

Size sesleniyorum!

Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?

Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?

Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?

Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?

Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?

Koklamak duymak dokunmak yok mu yaşam skalanızda?

BİLGİ TOPLUMU OLDUNUZ DA DUYGU TOPLUMU OLMANIZA MEGABYTELARINIZ MI YETMİYOR?????


DIŞARDA MUCİZE ARAMA MUCİZE SENSİN...

CAN YÜCEL - ÖĞRENDİK Kİ...

CAN YÜCEL - ÖĞRENDİK Kİ...



Öğrendik ki... Bir tek insanın bize ''iyi ki varsın'' demesi, var olduğumuz için...... mutlu olmamızı sağlar...
Öğrendik ki... Kibar olmak, haklı olmaktan daha önemlidir...

Öğrendik ki... Hayat şartları bizi ne kadar ciddi görünmeye zorlasa da hepimiz çılgınlıklarımızı paylaşacak birini arıyoruz...

Öğrendik ki... Bazen tek ihtiyacımız olan bir el ve bizi anlayacak bir yürektir...

Öğrendik ki... Parayla ''klas insan'' olunmuyor...
Öğrendik ki... Gün içinde başımıza gelen küçücük şeyler gün sonunda koca bir mutluluğa dönüşüyor....

Öğrendik ki... İnkar edip içimizde sakladığımız şeyler gerçekliğini kaybetmiyor...

Öğrendik ki... Biriyle dalaştığımızda tek başardığımız onun bize daha çok zarar vermesini sağlamaktır...

Öğrendik ki... Her yarayı saran zaman değil sevgidir...

Öğrendik ki... Çabuk olgunlaşmak için zeki insanlardan çevre edinmek gerekir...

Öğrendik ki... Karşılaştığımız herkes bir gülüşümüzü hak eder...

Öğrendik ki... Hiç kimse mükemmel değildir...

Öğrendik ki... Hayat zorludur ama biz daha zorluyuz...

Öğrendik ki... Gülümsemek, daha güzel bir görüntüye kavuşmanın bedava yoludur...

Öğrendik ki... Hepimiz zirvede olmak istesek de asıl keyif oraya tırmanırken yaşadıklarımızdır...

Öğrendik ki... Zamanımız ne kadar azsa yapacak işler o kadar çoktur...

Öğrendik ki... BİRİNİ NE KADAR ÇOK SEVERSEK HAYAT ONU BİZDEN O KADAR ÇABUK ALIYOR...


CAN YÜCEL
 
 
ÖĞRENEBİLDİK Mİ CİDDEN NE DERSİNİZ??

6 Eylül 2010 Pazartesi

Şiirimsilerim-2....

Yalnızlığımı kendimle paylaşmayı öğrendim,

Kimseciklere muhtaç olmadan mutluluğu tatmayı,

Hayalin bana senden çok daha yakın,

Senden çok daha dost oldu sensizliğimde..

Gördüm ki dünyada denden değerli şeyler de varmış,

Artık biliyorum ümitsizce sevmenin,

Körü körüne bağlanıp acı çekmenin,

Masum sevgilere tuzak olduğunu....

Geç de olsa anladım kaderimde yazılmadığını...

Komik geliyor şimdi

Bir zamanlar ürktüğüm karanlıkların

Bugün bana umut ışığı olmaları...

Komik geliyor

Zor da olsa kabullendiğim yokluğunda bile

Bir umut arayışım...

Öğrendim artık,

Gülmek de varmış bu dünyada

Çığlıklar atıp mutluluktan

Dans etmek de varmış...

Keşke beraber öğrenseydik tüm bunları....

Malesef

Sensizlik de varmış bu dünyada
Yalnızlık da...

Mart '95
Sakazen

Şiirimsilerim-1....

Pembe hayallerime gölge düşüren

yegane düşmanım,

Güneşim tutulsun diye aya rüşvet veren

malum karabasanım,

Sana inat ayaktayım...

Duvarları tek sırdaşım olsa da

şu küçücük odamın,

Tüm korkular dostu olsa da yalnızlığımın,

Engeller koysa da ardı ardına

her attığım adımın,

Sana inat yaşarım,savaşırım

Ne de olsa anahtarı kalbimde
tüm çıkışların....

Nisan '02
Sakazen

Şiirimsilerim....

Aşkım için gözyaşlarında kurudum,
Ümidimi kimler çaldı aramaktan yoruldum,

Neler geçmedi başımdan,

Bir insafsıza yenildi kalbim,

Gönül bağlarında çürüdüm,soldum,

Sevdam için yaktım ateşleri,kül oldum,

Ümitsiz uzaklara yenildim,başedemedim,

Nafile çarelerde yokluğunla kayboldum,
Unutmaya sıra geldi beceremedim...
Ekim '96
Sakazen

3 Eylül 2010 Cuma

GİDESİM VAR....

GİDESİ VAR İÇİMİN TAA UZAKLARA...
GİDİP DE DÖNMEYESİ VAR...
DÖNÜP DE BULAMAMAK DEĞİL DERDİ İÇİMİN...
GİTTİĞİ YERDE ALASI VAR...
FENA HALDE GİDESİ VAR İÇİMİN BUGÜNLERDE...
GİDİP DE KALASI VAR...
DÖNÜP DE YENİDEN BAŞLAMAK DEĞİL DERDİ İÇİMİN...
GİTTİĞİ YERDE KÖK SALASI VAR...


Sakazen...02.09.10...

18 Ağustos 2010 Çarşamba

ACINASI YÜREKLER...


Fiziki sakatlıklar hemen dikkatimizi çeker. Mesela topallayan bir bacağı asla gözden kaçırmayız, ancak topallayan yürekleri de asla fark etmeyiz! Bir kör, sağır, ya da tekerlekli sandalyeye mahkûm bir engelli gördüğümüzde içimizden geçen ilk duygu nedir?.. Acırız... İçin için "vah vah" çeker, "zavallı" gibisinden mırıldanırız.
Halbuki bizden beklenen "acıma" değil, "anlama." Fakat heyhat: Kendini anlamayan başkasını nasıl anlasın.

Biz ne kendimizi anlıyoruz, ne de birbirimizi. Bu yüzden hayat gitgide anlamsızlaşıyor. Çünkü sadece zorluklarını, olumsuzluklarını, kirli yanlarını yaşıyoruz.

Oysa hayatta bir sürü güzellik de var: Mesela güller açıyor, çocuklar gülümsüyor, yıldızlar göz kırpıyor, yağmur yağıyor, güneş doğuyor.

Hayatın kışı ayrı, yazı ayrı güzel; denizin durgunu farklı, dalgalısı farklı güzel. Ancak bu güzellikleri fark edebilmek için görebilmek lazım.

Şayet görmüyorsak, bir anlamda görme engelli sayılmaz mıyız?

Kuşların rengi ve ahengi, uçuşu da, ötüşü de ayrıdır... Yazın ayrı, kışın ayrı öter kuşlar. Ama her sabah kuş orkestrasının ahenkli ritmiyle uyanmak sadece duymayı bilenlere mahsus bir imtiyazdır... Yazık ki çoğumuz kuşları duymuyoruz... Kuşları duymadığımız gibi, eşimizi ve çocuklarımızı da (dinlemiyoruz ki) duymuyoruz... Bir anlamda işitme engelli sayılmaz mıyız?

Sevmekten korkuyoruz. Sevsek bile bunu saklıyoruz... Annemiz, babamız, eşimiz ve çocuklarımız onları ne kadar sevdiğimizi bilmiyorlar, çünkü sevgimizi söylemeyi zaaf sayıyoruz. Bir anlamda sevgi engelli sayılmaz mıyız?

Sevdiklerimizin gönlünü alacak güzel sözler söylemiyoruz... Bir anlamda konuşma engelli sayılmaz mıyız?

Elimizdeki güzelliklerle zenginlikleri fark etmediğimiz için, mutluluğu uzaklarda arıyoruz... Bir anlamda zeka engelli sayılmaz mıyız?

Sevgilerimizle birlikte kızgınlıklarımızı, küskünlüklerimizi de saklıyor, duygularımızı salt kendi içimizde yaşıyoruz. Bunu izah için de "kol kırılır yen içinde kalır" diyoruz. (Kol kırılıp yen içinde kaldıkça, kemik yanlış kaynıyor, böylece bir uzvumuz daha çarpılıyor) Bir anlamda cesaret engelli sayılmaz mıyız?

Farklı inanan, farklı düşünen, farklı giyinen, farklı yaşayan insanları kabullenemiyor, sosyal hayattan dışlamaya kalkışıyoruz... Bir anlamda saygı engelli sayılmaz mıyız?

Ve hep yakınıyor, sadece şikâyet ediyoruz: Yani şükür engelliyiz!

Bu anlamda engelli sayımız yedi buçuk milyon değil, belki de yetmiş buçuk milyon!..

“Yaşamı idrak etmeden yaşayıp gidiyoruz işte!"
 
http://www.facebook.com/mucize.sensin  DIŞARDA MUCİZE ARAMA MUCİZE SENSİN.....

18 Temmuz 2010 Pazar

TAM ZAMANINDA YAŞAMAK




Yemek de boş içmek de,

Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,

Tam zamanında söylemelisin sevdiğini

Gözlerinin içine baka baka.





Bisikletinin gidonunu

Tam zamanında çevirmelisin

Düşmemek için.

Tam zamanında frene basmalı,

Tam zamanında yola koyulmalısın.





Tam zamanında okşamalısın başını

O üzüm gözlü çocuğun

Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,

Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna

En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.





Tam zamanında tutmalısın düşerken

Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.

Tam zamanında acımalı yüreğin

Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına

Evsiz kalınca çoluk çocuk

Ki uzatasın elini bir parça.





Tam zamanında açmalısın kapını

Hayatına girmek isteyenlere.

Tam zamanında çıkarmalısın

Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini

Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını

Seni gecenin üçünde arayıp da

Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.





Tam zamanında öğretmelisin oğluna

Gerekiyorsa yumruk atmayı

Tam burnunun üstüne

Tiksinmeden pisliğinden,

Yukarı mahallenin sümüklü bebesi

Misketlerini zorla almaya çalışırsa.





Tam zamanında bağırmalısın

Acıyınca bir yerin.

Tam zamanında gülmelisin

Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.





Tam zamanında yatmalısın

Yola çıkacaksan ertesi gün

Ve arabayı kullanan sensen

Sana emanetse çoluk çocuk

Ve kendin.





Tam zamanında bırakmalısın içmeyi

Son kadeh bozacaksa seni

Ve üzeceksen birilerini

Ertesi gün hatırlamayacaksan.





Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.

Tam zamanında konuşmalı

Tam zamanında şarkı söylemeli

Tam zamanında susmalısın.





Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa

Annenin babanın evini,

Tam zamanında başka bir şehre gidip

Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.





Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,

Tam zamanında aşık olmalı

Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.





Tam zamanında toplamalısın oltanı

Belki de seni şampiyon yapacak

En büyük balığı kaçırmadan.

Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli

Tam zamanında ölmelisin





Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi şimdi kalk bakalım

Silkin şöyle bir





At üzerinden hayatın yorgunluğunu,

Vakit zannettiğinden daha az

Haydi kalk bakalım,

Şimdi YAŞAMAK ZAMANI...


Can YÜCEL

16 Temmuz 2010 Cuma

GÜLÜMSEYİN....



Öyle sıcak ve samimi olun ki,

her sıktığınız ele, ruhunuzu da katın.

Düşmanlarınızı düşünüp de zaman kaybetmeyin...

...Korkuya kapılıp hedef değiştirmeyin....

Aklınızı, hedefinizle yoğunlaştırın...

Güçlü ve faydalı olma düşüncesini

zihninizde yaşattıkça gerçekten

öyle olmaya başladığınızı

göreceksiniz...

Siz ısrar ettikçe fırsatlar çıkacaktır....

Fikir, imanla bağlanırsa; kudret haline gelir...

İmanla bağlanın.

Cesur, açıkgöz ve samimi olun...

Kalbiniz neye bağlanırsa

varlığınız onun mahiyetine bürünür.

Bürüneceğiniz mahiyeti doğru tespit edin...

Bir gülümsemenin, insana hiç bir masrafı yoktur.

Bu kadar basit bir

sermaye ile elde edeceğiniz kazançlar ise,

büyük olabilir...

Kısacık bir ana sığan gülümseme, bir hafızada ömür boyu yaşayabilir...

Hiç kimse, gülümsemenin meydana getireceği faydaları reddedecek kadar zengin değildir.

Hiç kimse de, gülümsediği için fakir düşmez...

Gülümseme; korkaklara güç,

kederlilere neşe, hastalara sıhhat verir.

Gülümseme, yorgunları dinlendirir.

Onu satın alamazsın; onu dilenemezsin, onu çalamazsın.

Onu birisi size

ancak gönül rızâsıyla verir.

İçten gelmeyen bir gülümsemenin de

Kimseye bir faydası yoktur...

Size gülümsemeyen bir insanla karşılaşırsanız,

siz yine de gülümseyin..

Gülümsemeyi onlardan esirgemeyin.

Çünkü gülümsemeye en çok ihtiyâcı olanlar gülümseyemeyenlerdir...

Gülümseyiniz...

Yalnız fotoğraf çektirirken değil, fotoğraf çekerken de

Gülümseyiniz...
 
 
Dale Carnegie

BİRBİRİMİZİ SEVMEK........

‎"Beni sevdiğini sözlerinle, hareketlerinle sık sık göster. Bunu bildiğimi varsayma. Buna karşı utanç belirtileri gösterebilir ve gereksinimim olmadığını söyleyebilirim. Bu tepkilerime inanma ve ne olursa olsun beni sevdiğini yinele."




"İyi yaptığım işler için bana kompliman yap. Başarısız olduğumda beni aşağılama, tersin...e bana güven ver. Olumlu destek ve işimi takdir etmeler, başarımın yinelenmesini garanti eder."



"Moralin bozuk, kendini yalnız ve yanlış anlaşılmış hissedersen bunları bana söyle. Seni rahatlatma gücüne sahip olduğumu bilmek beni güçlendirecektir."



"Gördüklerim ya da hissettiklerimin önemsiz veya gerçekdışı olduklarını söyleyerek benliğimi geçersiz duruma düşürme. Görüyor ya da hissediyorsam bunlar bana göre gerçek ve önemlidirler..."



"Bana dokun. Beni tut, beni kucakla: sevgi dolu sözsüz iletişim ile fiziksel varlığım daha bir canlılık kazanacaktır."



"Suskunluklarıma saygı göster."



"Bana değer verdiğini başkalarına göster. Sevgimizin başkaları önünde onaylanması beni gururlandırır ve ilişkimizin güzelliğini başkalarıyla paylaşmak bana mutluluk verir."



İlişkilerinizde zaman ve enerji yatırımı yapın: sürekli ilişkiler bir anda ortaya çıkmazlar, ancak zamanla oluşurlar.



Sevgi dolu ilişkide bireyler birbirlerine pek çabuk gücenecek kadar güvenirler. Ancak durum, başkalarının bundan yararlanmasına olanak tanımayacak kadar güvencelidir. Sevgili dolu bir ilişki çok fazla paylaşma ve ve sevecenliği içerir.



Sevgi dolu ilişki zamanın uzunluğuyla değil, gösterilen özenin niteliğiyle tanımlanır. En iyi yanı da, karşılıklı olarak sağlıklı biçimde fikir, duygu ve deneyim alışverişi sağlamasıdır.



Tüm uyanık olduğunuz zamanı sevdiklerinizle geçirmek zorunda hissetmeyin kendinizi: zaman zaman kenara çekilin ve sevdiklerinizin de ayrı bir yerleri olmasına izin verin.



Kızgınlığı, incinmeyi ve acıyı sürdürmeyin, unutmaya çalışın: bunlar enerjinizden çalar ve sizi sevmekten alıkoyar.



Anlaşmazlıklardan ve tartışmalardan korkmayın: tartışmayan insanlar birbirlerine değer vermeyen veya ölü kişilerdir.. Kısa tartışmalardan kaçının: Tartışmanın tam bittiğine ve bir sonuca ulaştığına inanın ve sona erdiğinde ise tartışmanızı unutun.



Tüm eleştirileri olumlu sayın, çünkü eleştiriler kendi kendimizi değerlendirmemizi sağlar, ama bu eleştiriler haksızsa bunları her zaman geri çevirebilirsiniz.



Dinlemeyi öğrenin: kendi konuşmanızı dinlemekle hiçbir şey öğrenemezsiniz.



Bir ilişkiden ne alabileceğinizi değil, o ilişkiye neler katabileceğinizi düşünün.



Yapmak istemediğimiz halde başkasını memnun edecek bir davranışta bulunmak belki de çok kötü değildir ve kendimizi tanımamız, başkalarını anlamamıza büyük ölçüde yardımcı olacaktır; çoğumuz sayısız saatleri boşa harcayarak kendi rahatımız için karşımızdakileri değiştirmeye çalışıyoruz: eleştirerek, suçlayarak ve çeşitli manevralarla karşı tarafı gereksinim duyduğumuz kişinin kalıbına sokmaya çalışırız. Halbuki başkalarıyla uzun sürecek ilişkiler kurmayı istiyorsak, işe onları oldukları gibi kabullenip, mutlu olmakla başlamalıyız. Etkimizle karşı tarafı değiştirip yenileyeceğimiz varsayarsak, o kişi için haklarımızı kötüye kullanan, düşüncesiz ve hatta zalim biri olup çıkarız; ve tabii, bu durum genellikle bir yarar sağlamaz...

DÜNYANIN SON GÜNÜ OLSA NE YAPARDINIZ???

Bir üniversitede, profesör derse şöyle başlamış:


- Düşünün ki bugün dünyanın son günü... Yarın bu saatte her şey bitecek. Kurtuluş şansınız yok. Bugün ne yapardınız?

Öğrenciler tek tek yazmaya başlamışlar..

- İbadet eder, Tanrı’dan günahlarımı affetmesini dilerdim.

- Tüm sevdiklerimle vedalaşırdım.

- Ailemle vakit geçirirdim.

- Anneme veya babama giderdim.

- Arkadaşlarımla yarım saat eski günlerdeki gibi basket oynardım.

- Barbekü partisi yapardım.

- Sevgilimle son ana kadar sevişirdim.

- Tüm sevdiğim yemekleri yerdim.

- Yatar uyurdum.

- Ormanda son defa dolaşırdım.

- Güneşin doğuşunu ve batışını son defa seyrederdim.

- Akşam yıldızları seyrederdim.

- En sevdiğim yemeği hazırlar, tüm sevdiklerimi akşam yemeğe davet ederdim.

- Piknik yapardım.

- Hayatta en çok gitmek istediğim yere gider, orada ölümü beklerdim.

- Üzdüklerimi arar, özür dilerdim.

Hoca bütün hepsini tahtaya yazmış. Sonra gülerek sınıfa dönmüş ve demiş ki:

- Bunları yapmak için dünyanın son günü olması şart mı?..”

9 Temmuz 2010 Cuma

DOSTLAR - CAN YÜCEL

Dostlar ırmak gibidir


Kiminin suyu az, kiminin çok

Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca

Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya



...İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,

Bulanık bir göl gibi...

Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.

Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı

İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....

Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;

Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!



İnsanlar vardır; derin bir okyanus...

İlk anda ürkütür, korkutur sizi.

Derinliklerinde saklıdır gizi,

Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;

Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.



İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...

Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.

Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!

Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;

Bu tip insanla bir ömür dolmaz.



İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...

İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.

Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.

Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.



İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.

Her biri başka bir karaktere sahip.

Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.

Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...



İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.

Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.

Dibini görürsünüz her şey meydanda.

Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.

İçi dışı birdir çekinme ondan.

Her sözü içtendir, her davranışı candan...



Can Yücel

20 Haziran 2010 Pazar

BABALAR GÜNÜMÜZ

Fazla söze gerek yok sanırım bu fotoğrafın altında...
Tek birşey var ki yazmadan geçmek istemiyorum...senelerdir kurban eder gibi verdiğimiz şehitlerimizin babalarına Allah sabır versin...eli silah tutmayı bilmeyen,askerlik deneyimi 3-5 ayı geçmeyen erlerimizin suçu ne olabilir ki bugün babalarının yanlarında olmaları şansı ellerinden alındı...bu nasıl bir sistemdir ki apaçık bir savaş ortamında deneyimli askerler yerine onlar görev alıyorlar...deneyimli askerlerimiz,komandolarımız,timlerimizden biri şehit olsa üzülmez miydik tabiki üzülürdük aynı şekilde...ama bu kadar savunmasız erlerin ortaya sürülmesi,önlşem alınmaması anlamına gelmez mi??
daha yazılacak çok şey var bu konuda tabiki ama bu postun amacı değil diye susuyorum şimdilik..
Babalar gününüz kult olsun tüm babalarımız ve müstakbel baba adaylarımız:)

26 Mayıs 2010 Çarşamba

ŞANSLI OLDUĞUMU OKUYUNCA HATIRLADIM...

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın…


“Nereden çıktın bu vakitte”dememeli,

Bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;

“Gözünün dilini”bilmeli;

Dinlemeli sormadan,söylemeden anlamalı…

...Arka bahçede varlığını sezdirmeden,mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi

Köklenmeli hayatında;

Sen,her daim onun orada durduğunu hissetmelisin.

İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli.

Kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları.

Dalları bitkin başına omuz,

Yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı…

En mahrem sırlarını verebilmeli,

En derin yaralarını açıp gösterebilmelisin;

Gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz…

Onca dalkavuk arasında bir tek o,

Sözünü eğip bükmeden söylemeli,

Yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığında değil sadece,

Asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.

Övmeli alem içinde,baş başayken sövmeli

Ve sen öyle güvenmelisin ki ona,

Övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin,

“Hak ettim” diyebilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının;

Günahlarının yegane şahidi…

Seni senden iyi bilen,sana senden çok çok güvenen bir sırdaş…

Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.

Ve sen ağladığında,onun gözünden gelmeli yaş…



CAN DÜNDAR

4 Mayıs 2010 Salı

ERKEK DEDİĞİN....

Erkek dediğin



Seni Elinin Tersiyle değil Avucunun İçiyle Kavrayacak.

Bileceksin Ki Emin Ellerdeyim,

Başkası Tutamaz Elimi Böyle.

Rahat Olacaksın Yanında,

Çok Konuşmayacak, Beynini Didiklemeyecek.

İnce Olacak; Seni Senin Kadar Düşünecek.



Erkek Dediğin, Sen Onu Merak Ettiğinde

Kendisine Hesap Soruluyor Havalarına Girmeyecek.

Senin İnceliğine Karşı Umursamaz Sözler Sarf Etmeyecek.



Erkek Dediğin, Kadının Sinirini Bozmayacak,

Cinlerini Tepesine Çıkarmayacak, Sanki Sen Onun İçin Varmışsın

Her Ne Zaman İstese Emrine Amadeymişsin, O Ne Yaparsa Yapsın

Her İstediğinde Yanında Elinin Altında Olacakmışsın Tiplerine Girmeyecek.



Erkek Dediğin, Sen Ona Sevgini Hissettirdiğinde,

Sen Ona Kayıtsız Şartsız Asıkmışsın Gibi Havalara Girmeyecek.



Erkek Dediğin İlgi Gördüğünde İlgiyle,

Sevgi Gördüğünde Sevgiyle Karşılık Verecek.Kaynakwh:



Erkek Dediğin, Sen Onun İçin Kendine Baktığında,

Sırf Ona Daha Güzel Görünmek İçin Giyinip Kuşandığında

Hiçbir Şey Olmamış Gibi Davranmayacak.



Erkek Dediğin, Ruhunu Okşamasını Bilecek.

Romantik Olacak Kimi Gün Habersizce Kucağında

Çiçeklerle Çıkıp Gelecek.

Özel Günleri Unutmayı Marifet Sanmayacak.



Erkek Dediğin, Kayıtsız Olmayacak Senin Bütün Zarafetine Karşı.

Gerçekten Seven Bir Kadın Sevgi Ve İlgi Bekler,

Erkeğine Verdiği Aşkın Karşılığında Küçük Bir Tatlı Söz,

Kısa Bir Mesaj, Bir Çağrı Bile Onu Mutlu Edebilir.



Erkek Dediğin Bütün Bunları Cebinden Para Harcıyormuş Gibi

Cimrilikle Yapmayacak.



Erkek Dediğin, Ben Aranmayı, Çok Aramayı Sevmem Demeyecek.



Erkek Dediğin, Her Şey Kendi İstediği Gibi Olsun İstemeyecek.

Sadece Kendi Caninin İstemesine Bağlamayacak Her Şeyi.



Erkek Dediğinin, Hissettiğiyle Yaptığı Şey Arasında Uçurum Olmayacak.



Erkek Dediğin, Cesur Olacak Cesur.

Seni Seviyorum Derken Korkmayacak,

Başka Şeylerin Arkasına Gizlenmeyecek.

Seviyorum Deyip Bir Sonraki Perdede Kaçmayacak,

Özlüyorum Diyorsa Gelecek, Kaybetmek İstemiyorum Diyorsa Kaybetmeyecek.



Erkek Dediğin Aşkına Sahip Çıkacak.

Korkak Olmaz Erkek Dediğin.



Erkek Dediğin İyi Sevişecek. Koyun Gibi Yatmayacak,

Bir An Önce Su İs Bitse Demeyecek.

Aşksız Yatmayacak Yatağa Ve

Sen Bunu Bileceksin.

Bir Baba Şefkatiyle Seni Alnından Öptüğünde Bileceksin Ki

Sevgisi Geçici Ve Zayıf Değildir.



Erkek Dediğin, Ve Sevgiyle Öptüğünde

Dudaklarından Bileceksin Ki Opusun Tek Sebebi Şehvet Değildir.



Erkek Dediğin Aldatmayacak. Aldatmak Basitliktir.

Seviyorum Diyorsa Aldatmaz Erkek Dediğin.



Aldatıyorsa Sevmiyor Demektir.



Erkek Dediğin Yakışıklı Olacak, Çekici Olacak Ama

Bundan Çok Daha Öte Bir Şey...



Erkek Dediğin, Zeki Olacak. Kadının Küçük Yalanlara,

Bahanelere İnanmayacağını, Kendisini Kendi Gibi Tanıdığını Bilecek.

Kadının Zekasını Küçümsemeyecek Kadar Zeki Olacak.

Zeki Olacak, Seni Bir Hamur Gibi Karmasını Bilecek, O Hamura Kendisini Katmasınıda.



Erkek Dediğin, Değerlerini Bir Anlık Hevesler Uğruna Satmayacak.

Namussuzluğunu, Ahlaksızlığını Ancak Ve Ancak Seninle Yataktayken

Kullanacak.

Yan Gözle Hatun Kesmeyecek, Üstüne Sevgili Edinmeyecek.



Erkek Dediğin Önce Sevecek. Kendini Sevmeyen Erkekten

Kimseye Hayır Gelmez.

Bir Bakarsın Ki Yıllar Sonra Bu Adamla

Ne Yatağa Sığıyorsun, Ne Toprağa...

Koluna Girip Gezmesini Bileceksin Gururla Koynuna Alıp Sevişmesini De.



Erkek Dediğin, Babalığını Da Bilecek, Ana-Babaya Hürmet Etmeyi,

Kadir Kıymet Bilmeyi, Vefakarlığı, Fedakarlığı. ..



Erkek Dediğin Seni Koruyacak,Kuşatacak .

O Nerede Olursa Olsun Seni Koruyacağını Bileceksin.



Pısırık Olmayacak Erkek Dediğin.



Erkek Dediğin Erkek Olacak Güzelim.

Seni Sadece Sen Olduğun İçin Sevecek.

Parayla Pulla, Kariyerle, Güçle, Kimin Ne Dediğiyle Hareket Etmeyecek.

Hem Sevgilin, Hem Arkadasın Olacak !





CAN YÜCEL

KADIN DEDİĞİN.....

Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş!

Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak yatakta.

Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.

Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.

Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca,

göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini,

ruhunu, her şeyini.



Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin.

Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.

Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük.

Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak.

En seksi leydi olmayı da bilecek,

hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de.



Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek,

küfretmeyecek,

Kadın dediğin ayıp nedir bilecek.

Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek.

Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna.

iki lafın başı, her tartışmada ayrılalım tehtidi savurmayacak.

Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak...



Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işi olmayacak.

şöyle pastırmalı kuru fasulyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz.

Salatasız oturmayacak yemeğe.

Temiz olacak her şeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri,

Yahut pahalı parfümlerin sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin.



Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş.

Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.



Kadın dediğin güzel olacak...

Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da...

Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.

Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terk etmeyecek.

Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak,

yan gözle adam kesmeyecek, başka sevgili edinmeyecek.

Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya...



Kadın dediğin hatun olacak arkadaş,

sözüne güvenilir olacak.

Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha.

Ağzı sıkı olacak kadın dediğin.

Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak...

Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından, dırdırcılardan,

unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan,

kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan,

raf süslerinden, tehtidkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan,

boş bakanlardan olmayacak.



Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak,

biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak.

Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.

En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir.

Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa...

Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle.

Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de...



Kadın kadın olacak be,

seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek.



Parayla pulla, kariyerle, kimin ne dediğiyle, sınırlamayacak.

Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla...

Bileceksin ki evde 'O' kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana...

Öyle bir kadın işte...

Nerede öyle kadın yoktur deme...

Sen de adam olacaksın,

seçmesini bileceksin!



Can YÜCEL