18 Temmuz 2010 Pazar

TAM ZAMANINDA YAŞAMAK




Yemek de boş içmek de,

Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,

Tam zamanında söylemelisin sevdiğini

Gözlerinin içine baka baka.





Bisikletinin gidonunu

Tam zamanında çevirmelisin

Düşmemek için.

Tam zamanında frene basmalı,

Tam zamanında yola koyulmalısın.





Tam zamanında okşamalısın başını

O üzüm gözlü çocuğun

Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,

Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna

En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.





Tam zamanında tutmalısın düşerken

Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.

Tam zamanında acımalı yüreğin

Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına

Evsiz kalınca çoluk çocuk

Ki uzatasın elini bir parça.





Tam zamanında açmalısın kapını

Hayatına girmek isteyenlere.

Tam zamanında çıkarmalısın

Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini

Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını

Seni gecenin üçünde arayıp da

Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.





Tam zamanında öğretmelisin oğluna

Gerekiyorsa yumruk atmayı

Tam burnunun üstüne

Tiksinmeden pisliğinden,

Yukarı mahallenin sümüklü bebesi

Misketlerini zorla almaya çalışırsa.





Tam zamanında bağırmalısın

Acıyınca bir yerin.

Tam zamanında gülmelisin

Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.





Tam zamanında yatmalısın

Yola çıkacaksan ertesi gün

Ve arabayı kullanan sensen

Sana emanetse çoluk çocuk

Ve kendin.





Tam zamanında bırakmalısın içmeyi

Son kadeh bozacaksa seni

Ve üzeceksen birilerini

Ertesi gün hatırlamayacaksan.





Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.

Tam zamanında konuşmalı

Tam zamanında şarkı söylemeli

Tam zamanında susmalısın.





Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa

Annenin babanın evini,

Tam zamanında başka bir şehre gidip

Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.





Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,

Tam zamanında aşık olmalı

Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.





Tam zamanında toplamalısın oltanı

Belki de seni şampiyon yapacak

En büyük balığı kaçırmadan.

Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli

Tam zamanında ölmelisin





Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi şimdi kalk bakalım

Silkin şöyle bir





At üzerinden hayatın yorgunluğunu,

Vakit zannettiğinden daha az

Haydi kalk bakalım,

Şimdi YAŞAMAK ZAMANI...


Can YÜCEL

16 Temmuz 2010 Cuma

GÜLÜMSEYİN....



Öyle sıcak ve samimi olun ki,

her sıktığınız ele, ruhunuzu da katın.

Düşmanlarınızı düşünüp de zaman kaybetmeyin...

...Korkuya kapılıp hedef değiştirmeyin....

Aklınızı, hedefinizle yoğunlaştırın...

Güçlü ve faydalı olma düşüncesini

zihninizde yaşattıkça gerçekten

öyle olmaya başladığınızı

göreceksiniz...

Siz ısrar ettikçe fırsatlar çıkacaktır....

Fikir, imanla bağlanırsa; kudret haline gelir...

İmanla bağlanın.

Cesur, açıkgöz ve samimi olun...

Kalbiniz neye bağlanırsa

varlığınız onun mahiyetine bürünür.

Bürüneceğiniz mahiyeti doğru tespit edin...

Bir gülümsemenin, insana hiç bir masrafı yoktur.

Bu kadar basit bir

sermaye ile elde edeceğiniz kazançlar ise,

büyük olabilir...

Kısacık bir ana sığan gülümseme, bir hafızada ömür boyu yaşayabilir...

Hiç kimse, gülümsemenin meydana getireceği faydaları reddedecek kadar zengin değildir.

Hiç kimse de, gülümsediği için fakir düşmez...

Gülümseme; korkaklara güç,

kederlilere neşe, hastalara sıhhat verir.

Gülümseme, yorgunları dinlendirir.

Onu satın alamazsın; onu dilenemezsin, onu çalamazsın.

Onu birisi size

ancak gönül rızâsıyla verir.

İçten gelmeyen bir gülümsemenin de

Kimseye bir faydası yoktur...

Size gülümsemeyen bir insanla karşılaşırsanız,

siz yine de gülümseyin..

Gülümsemeyi onlardan esirgemeyin.

Çünkü gülümsemeye en çok ihtiyâcı olanlar gülümseyemeyenlerdir...

Gülümseyiniz...

Yalnız fotoğraf çektirirken değil, fotoğraf çekerken de

Gülümseyiniz...
 
 
Dale Carnegie

BİRBİRİMİZİ SEVMEK........

‎"Beni sevdiğini sözlerinle, hareketlerinle sık sık göster. Bunu bildiğimi varsayma. Buna karşı utanç belirtileri gösterebilir ve gereksinimim olmadığını söyleyebilirim. Bu tepkilerime inanma ve ne olursa olsun beni sevdiğini yinele."




"İyi yaptığım işler için bana kompliman yap. Başarısız olduğumda beni aşağılama, tersin...e bana güven ver. Olumlu destek ve işimi takdir etmeler, başarımın yinelenmesini garanti eder."



"Moralin bozuk, kendini yalnız ve yanlış anlaşılmış hissedersen bunları bana söyle. Seni rahatlatma gücüne sahip olduğumu bilmek beni güçlendirecektir."



"Gördüklerim ya da hissettiklerimin önemsiz veya gerçekdışı olduklarını söyleyerek benliğimi geçersiz duruma düşürme. Görüyor ya da hissediyorsam bunlar bana göre gerçek ve önemlidirler..."



"Bana dokun. Beni tut, beni kucakla: sevgi dolu sözsüz iletişim ile fiziksel varlığım daha bir canlılık kazanacaktır."



"Suskunluklarıma saygı göster."



"Bana değer verdiğini başkalarına göster. Sevgimizin başkaları önünde onaylanması beni gururlandırır ve ilişkimizin güzelliğini başkalarıyla paylaşmak bana mutluluk verir."



İlişkilerinizde zaman ve enerji yatırımı yapın: sürekli ilişkiler bir anda ortaya çıkmazlar, ancak zamanla oluşurlar.



Sevgi dolu ilişkide bireyler birbirlerine pek çabuk gücenecek kadar güvenirler. Ancak durum, başkalarının bundan yararlanmasına olanak tanımayacak kadar güvencelidir. Sevgili dolu bir ilişki çok fazla paylaşma ve ve sevecenliği içerir.



Sevgi dolu ilişki zamanın uzunluğuyla değil, gösterilen özenin niteliğiyle tanımlanır. En iyi yanı da, karşılıklı olarak sağlıklı biçimde fikir, duygu ve deneyim alışverişi sağlamasıdır.



Tüm uyanık olduğunuz zamanı sevdiklerinizle geçirmek zorunda hissetmeyin kendinizi: zaman zaman kenara çekilin ve sevdiklerinizin de ayrı bir yerleri olmasına izin verin.



Kızgınlığı, incinmeyi ve acıyı sürdürmeyin, unutmaya çalışın: bunlar enerjinizden çalar ve sizi sevmekten alıkoyar.



Anlaşmazlıklardan ve tartışmalardan korkmayın: tartışmayan insanlar birbirlerine değer vermeyen veya ölü kişilerdir.. Kısa tartışmalardan kaçının: Tartışmanın tam bittiğine ve bir sonuca ulaştığına inanın ve sona erdiğinde ise tartışmanızı unutun.



Tüm eleştirileri olumlu sayın, çünkü eleştiriler kendi kendimizi değerlendirmemizi sağlar, ama bu eleştiriler haksızsa bunları her zaman geri çevirebilirsiniz.



Dinlemeyi öğrenin: kendi konuşmanızı dinlemekle hiçbir şey öğrenemezsiniz.



Bir ilişkiden ne alabileceğinizi değil, o ilişkiye neler katabileceğinizi düşünün.



Yapmak istemediğimiz halde başkasını memnun edecek bir davranışta bulunmak belki de çok kötü değildir ve kendimizi tanımamız, başkalarını anlamamıza büyük ölçüde yardımcı olacaktır; çoğumuz sayısız saatleri boşa harcayarak kendi rahatımız için karşımızdakileri değiştirmeye çalışıyoruz: eleştirerek, suçlayarak ve çeşitli manevralarla karşı tarafı gereksinim duyduğumuz kişinin kalıbına sokmaya çalışırız. Halbuki başkalarıyla uzun sürecek ilişkiler kurmayı istiyorsak, işe onları oldukları gibi kabullenip, mutlu olmakla başlamalıyız. Etkimizle karşı tarafı değiştirip yenileyeceğimiz varsayarsak, o kişi için haklarımızı kötüye kullanan, düşüncesiz ve hatta zalim biri olup çıkarız; ve tabii, bu durum genellikle bir yarar sağlamaz...

DÜNYANIN SON GÜNÜ OLSA NE YAPARDINIZ???

Bir üniversitede, profesör derse şöyle başlamış:


- Düşünün ki bugün dünyanın son günü... Yarın bu saatte her şey bitecek. Kurtuluş şansınız yok. Bugün ne yapardınız?

Öğrenciler tek tek yazmaya başlamışlar..

- İbadet eder, Tanrı’dan günahlarımı affetmesini dilerdim.

- Tüm sevdiklerimle vedalaşırdım.

- Ailemle vakit geçirirdim.

- Anneme veya babama giderdim.

- Arkadaşlarımla yarım saat eski günlerdeki gibi basket oynardım.

- Barbekü partisi yapardım.

- Sevgilimle son ana kadar sevişirdim.

- Tüm sevdiğim yemekleri yerdim.

- Yatar uyurdum.

- Ormanda son defa dolaşırdım.

- Güneşin doğuşunu ve batışını son defa seyrederdim.

- Akşam yıldızları seyrederdim.

- En sevdiğim yemeği hazırlar, tüm sevdiklerimi akşam yemeğe davet ederdim.

- Piknik yapardım.

- Hayatta en çok gitmek istediğim yere gider, orada ölümü beklerdim.

- Üzdüklerimi arar, özür dilerdim.

Hoca bütün hepsini tahtaya yazmış. Sonra gülerek sınıfa dönmüş ve demiş ki:

- Bunları yapmak için dünyanın son günü olması şart mı?..”

9 Temmuz 2010 Cuma

DOSTLAR - CAN YÜCEL

Dostlar ırmak gibidir


Kiminin suyu az, kiminin çok

Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca

Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya



...İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,

Bulanık bir göl gibi...

Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.

Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı

İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....

Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;

Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!



İnsanlar vardır; derin bir okyanus...

İlk anda ürkütür, korkutur sizi.

Derinliklerinde saklıdır gizi,

Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;

Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.



İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...

Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.

Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!

Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;

Bu tip insanla bir ömür dolmaz.



İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...

İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.

Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.

Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.



İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.

Her biri başka bir karaktere sahip.

Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.

Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...



İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.

Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.

Dibini görürsünüz her şey meydanda.

Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.

İçi dışı birdir çekinme ondan.

Her sözü içtendir, her davranışı candan...



Can Yücel