Öyle sohbet ederken sıraladığımız kalifiye aday adayları nedense hayatımızda hiç yer bulamaz kendilerine...kaşı gözü şöyle olsun,işi gücü böyle olsun,ailesi aileme,eşi dostu çevreme,hayata bakışı gözümün gördüğüne,hedefleri ilerilere...vs...vs..atar tutarız da sıra bizi yerle yeksan eden tercihlerimize şöyle göz ucuyla bakmaya gelince gözler kör olur,alıcılar kapanır...ağzımızdan çıkanların tam tersi özelliklere hep bir kılıf uydurulur...
Üstelik gelme ihtimali bile olmayan adamlara yanıp tutuşuruz, gelse de gelmesinin bizi mutlu edip etmeyeceğini bile sorgulamadan yaparız bunu...gelse de "hayır gelmen doğru olmaz sen olduğun yerde kalmalısın" nutuklarıyla geldiğine geleceğine pişman eder arkasını döner dönmez dünyanın en bedbaht kadını rolüne alışıvermiş buluruz kendimizi...
Ne zamana kadar sürer peki bu gel gitler?? O'nu unutturacak yepyeni bir arapsaçına rastlayana kadar...Daimi bir kısır döngü anlayacağınız..İyi güzel de biz kadınlar nasıl mutlu oluruz??...İşin kötüsü unutmayız, her defasında bilerek ya da bilmeyerek kıyaslarız..ne büyük hatadır halbu ki...Herkesi kendisi olarak kabul etmeyi bir türlü beceremez,gözlerimizi kapattığımızda gördüğümüz o hayali karşımızdakinde görmek isteriz...sanki gerçekmiş gibi...
Biz kadınlar aslında işin gerçeği hayal dünyamızdaki o asla somutlaşıp da karşımıza çıkmayacak adama aşık oluruz her defasında...karşımıza çıkan kişiler belirli aralıklarla değişse de onlara baktığımızda görmek istediğimiz silüet değişmez hep aynıdır...ilk aşktan son aşka kadar...ve en benzer olanı ile yola devam ederiz...